Yazar: Forrest Carter
Sayfa Sayısı: 280
Çeviri: Şen Süer Kaya
Yayın Evi: Say Yayınları
İlk Baskı: 2001
Son Baskı: 2016
Baskı Sayısı: 5
Kitap Hakkında
Küçük Ağaç’ ın Eğitimi kitabı
yazarın kendi hayatını kaleme aldığı bir otobiyografik romandır. Yazar anne ve
babasını kaybettikten sonra 10 yaşına kadar büyükbabasıyla ve büyükannesiyle
yaşar. Kitap yazarın hayatından kısa bir kesit şeklindedir.
Kitap
Özeti
Küçük Ağaç babasını kaybettikten bir yıl sonra annesini de kaybeder ve
henüz beş yaşındadır. Bundan sonra Büyükanne ve Büyükbaba’ yla beraber dağlarda
yaşamaya başlar. Dağ evine giderler, orada köpekleri ve iki odalı bir evleri
vardır. Büyükbabası yarı Çeroki kızıl derilisidir ve Büyükanne ise safkandır.
Büyükanne Büyükbaba’ nın tam tersi okuma yazma bilen biridir ve bundan sonra
Küçük Ağaç’ ın eğitimiyle o ilgilenecektir. Küçük Ağaç ilk gecesini şöyle
anlatır;
“…Birden anneyi ve bulunduğum
yerin yabancılığını düşünmeye başladım. Bir el başımı okşadı. Yanıma, yere
oturan Büyükanne’ ydi bu; etekleri
etrafına yayılmıştı, örgülü saçları yumuşak bir kıvrımla omuzlarına ve kucağına
iniyordu. Pencereden dışarıya baktı; yavaş, yumuşak bir sesle şarkı söylemeye
başladı:
… Küçük ağaç yüreklidir/ve onun gücü
inceliğindedir /ve Küçük Ağaç asla yalnız kalmayacak ”(s.11-12)sözleriyle
biten bir şarkıdır bu ve çocuk Küçük Ağaç ‘ın kendisi olduğunu bilir ve
mutludur, böylece ağlamaz ve uykuya dalar.
Küçük Ağaç dağ evine alışmaya
çalışırken Büyükanne ona makosen denen geyik derisinden bir ayakkabı yapar.
Büyükbaba sabah eğer kendisi kalkarsa yüksekteki patikaya beraber
gidebileceklerini söyler ve böylece Küçük Ağaç’ a sorumluluk duygusunu
aşılamaya çalışır. Küçük Ağaç büyükbabayla beraber ava gider ve orada bir
şahinin bir bıldırcını nasıl yakaladığına tanıklık eder, buna çok üzülür.
Büyükbaba bunu görünce bunun gidişatın
bir gereği olduğunu söyler. Büyükbaba gidişatı şu şekilde açıklıyor Küçük Ağaç’
a ”Yalnızca gereksinim duyduklarını al. Geyik alıyorsan, en iyisini alma en
küçük ve en yavaş olanını seç. O zaman geyik daha güçlü olur ve her zaman sana
et verir. Pa-koh (panter)bunu bilir.
Sende bilmelisin!” ve devam eder “Yalnızca ti-bi yani arı kullanabileceğinden
daha fazlasını depolar… Bu yüzden ayı tarafından soyulur. Rakun ve Çerokiler
tarafından da…” Paylarından fazlasını depolayan ve kendilerini besleyen
insanlar için de bu böyledir. Ellerindekilerini kaptırırlar. Bu konuda savaşlar
olur… Uzun konuşmalar yaparak paylarından fazlasını ellerinde tutmaya
çalışırlar. Bir bayrağın onlara bunu yapma hakkını verdiğini söylerler…
Erkekler, sözler ve bıçaklar yüzündün ölürler ama Gidişat ’ın kurallarını
değiştiremezler” (s.17). Büyükbaba böylece Küçük Ağaç’ı yavaş yavaş eğitmeye
başlar.
Küçük Ağaç günde beş tane İngilizce
kelime öğrenir ve Büyükanne ondan bunları cümle içerisinde kullanmasını ister.
Haftada iki kez, cumartesi ve Pazar akşamları Büyükanne lambayı yakıp Büyükbaba
ve Küçük Ağaç’ a kitaplar okur ve onlarda bu kitapları yorumlayıp eleştirilerde
bulunurlar. Küçük Ağaç gününün çoğunu Büyükbaba ile geçirir, doğa ile iç içedir,
ağaçlarla konuşur, kuşlarla konuşur ve onların ne dediklerini anlar, hisseder
tam bir Çeroki gibi. Büyükanne Küçük Ağaç’ın geçmişi bilmesini ister ve bunu şu
sözlerle ifade eder “ Geçmişi bilmezsen bir geleceğin olmaz çünkü. Halkının bir
zamanlar nerede olduğunu bilmezsen, nereye gittiğini de bilemezsin”(s.55). Küçük Ağaç’a Çerokileri anlatırlar. Kendi
topraklarından nasıl çıkarıldıklarını, beyaz adamların onlara nasıl
davrandıklarını, ölülerini bile gömemediklerini gururlarından onları arabayla
değil kendi kucaklarında sırtlarında taşıdıklarını, bir annenin ölen bebeğini,
kocanın karısını, erkek kardeşin kız kardeşi, çocukların anne babalarını
günlerce taşıdıklarını uzun uzun anlatırlar. Beyazlar geçtikleri o yola Gözyaşı
Yolu adını vermişlerdir. Büyükbabanın büyük anneyle tanışmasını, büyükbabanın
babasının nasıl öldüğünü ve halkı için nasıl mücadele ettiğini de anlatırlar.
Küçük bir mısır tarlaları ve bir gözü kör
olan bir katırları vardır, geçimlerini mısır tarlasından sağlarlar. Küçük Ağaç
bir yandan Büyükbabasına yardım ederken diğer yandan toprak ve tarla hakkında
yeni bilgiler öğrenir. İşini severek yapar Küçük Ağaç çünkü tarla ekmenin onu
büyüttüğünü düşünür. Küçük Ağaç doğayı gözlemlemeyi sevdiğini, suyu ve sudaki
canlıları gözlemlemeyi sevdiğini fark eder. Bir gün yine suyu gözlemlerken
kendine gizli bir yer bulur ve artık zamanın çoğunu burada geçirmektedir.
Büyükanne’ ye gizli yerinden bahseder ve Büyükanne bunun gerekli olduğunu
söyler. Büyükanne bilgili bir kadındır ve her fırsatta Küçük Ağaç’ a yeni
şeyler öğretmeye çalışır. Büyükanne herkesin iki aklı olduğu ve bunların
birinin beden diğerinin ruh aklı olduğunu söyler. Büyükanne’ ye göre beden aklı
bedenin yaşaması için gerekli olan şeylerle ilgilidir, ruh aklı ise beden
aklından tamamen farklıdır. Beden aklı dünyevi hırs ve kötü olan her şeydir,
beden aklı ruh aklını ele geçirirse ruh aklı küçülür ve tamamen ortadan
kaybolur ve böylece ölü bir insandan bir farkın olmaz.
Büyükbaba mısırdan viski yapar ve satar.
Yaptığı işte çok iyidir Büyükbaba. Küçük Ağaç’ a da viski yapmayı öğretir çünkü
elinde kendini geçindirmesi için bir mesleğinin olmasını ister. Büyükbaba Küçük Ağaç’a sürekli iyi olmayı,
insanlara saygı duymayı, doğayı sevmeyi öğretir. Bir gün köpeklerinden biri
ölür ve Küçük Ağaç buna çok üzülür. Büyükbaba Küçük Ağaç’ a şu kelimeleri
söyler; “ …yaşlandığın ve sevdiklerini
hatırladığın zaman yalnızca iyiyi hatırlarsın. Kötüyü hatırlamazsın hiçbir
zaman ki bu da kötünün hiçbir şeye değmediğini kanıtlar.”(s.99)
Yaptıkları viskiyi satmak için dükkâna
giderler o gün bir politikacı konuşma yapmak için kasabaya gelir. Büyükbabayla
beraber politikacıyı dinlerler. Küçük Ağaç’ ın gözüne Kalabalıkta bir adam
çarpar, elinde bir ipe bağlı buzağısı vardır. Küçük Ağaç buzağıyı sevmek için
yanına gider ve başını okşar. Buzağının sahibi bunu fark eder ve Küçük Ağaç’a
onu sevip sevmediğini sorar. Küçük Ağaç olumlu cevap verince adam buzağıyı ona
satmak ister ve parasının olup olmadığını sorar. Küçük Ağaç’ ın aylardır
biriktirdiği elli senti vardır ama bu buzağını almak için yeterli değildir.
Adam paranın az olduğunu ama yine de ona buzağıyı satacağını söyler. Parasını
alıp buzağıyı Küçük Ağaç’ a verir. Küçük Ağaç mutludur çünkü kârda olduğunu
biliyordur. Buzağıyı büyükbabasına gösterir ama Büyükbaba onun kadar gurur
duymamıştır bu durumdan yine de hiçbir şey söylemez. Eve dönüş yolunda
dinlenmek için otururlar ve büyükbabayla sohbet ederler bu sırada buzağı ölmüştür.
Küçük Ağaç çok üzülür, Büyükbaba buzağıyı keserek ciğerini çıkarır küçük ağaca
gösterir ciğer hastalıklı ve lekelidir. Büyükbaba Küçük Ağaç’a şu sözleri
söyler “ Görüyorsun Küçük Ağaç, öğrenmenin yapmaktan başka yolu yok. Senin
buzağını almanı engelleseydim, her zaman bir buzağın olması gerektiğini
düşünecektin. Sana satın almanı söyleseydim, öldüğü için beni suçlayacaktın.
Yaşam içinde öğrenmek zorundasın.”(s.111) Böylece Küçük Ağaç bu durumdan
kendine bir ders çıkartır.
Büyükbaba gerek meslek eğitimi olsun gerek
din eğitimi olsun her konuda Küçük Ağaç’ ı yetiştirmeye çalışır. Pazar günleri
onu kiliseye götürüp vaazları dinlemesini sağlar. Böylece neyin doğru neyin
yanlış olduğunu ve kendi seçimini yapmasını ister. Bazen kilisede yardıma
muhtaç insanlar oluyor ve onlara yardım ediliyordu. Küçük Ağaç böylece
paylaşmayı öğreniyordu. Bir gün tüm eşyalarını yangında kaybeden bir aileye
yardım edilir. Büyükbaba bir iskemle yapıp aileye verir ama aile reisine
iskemleyi nasıl yaptığını anlatır. Büyükbaba bunun olması gerektiğini yoksa
sadece bir şeyler vermiş olunabileceğini söyler ve alan kişiye yanlış hizmet
edildiğini çünkü o kişiyi kendine bağımlı yapmış ve o kişinin kişiliğini çalmış
olabileceğini söyler.
Kısa bir süre sonra bir kadın ve bir erkek
Küçük Ağaç için dağ evine gelirler. Küçük Ağaç’ın eğitimi ile ilgilendiklerini
söylerler. Büyükanne ve büyükbabaya bir kâğıt verip giderler. Kâğıtta Küçük Ağaç’
ın eğitilmesi gerektiğini ve onun yetim yurduna konulması gerektiği
anlatılıyordur. Küçük Ağaç gitmek istemiyordur ama yasa bunu gerektiriyordur.
Küçük Ağaç’ı almaya gelirler ve Büyükbaba onu teslim eder artık Küçük Ağaç için
yeni bir hayat başlıyordur. Küçük Ağaç yetim yurdundaki tek yerli çocuktur ve
bunun getirdiği zorluklarla baş etmeye çalışır. Yetim yurdunda herkesin bir
görevi vardır. Küçük Ağaç’ ın görevi sabah ve akşam odayı süpürmektir. Küçük
Ağaç orada Wilburn ile tanışır ve onunla zaman geçirir. Küçük Ağaç için
sıkıntılı bir dönemdir. Bir gün derste öğretmen bir resim gösterip resimde ne
gördüklerini sorar. Küçük Ağaç el kaldırarak cevap verir ama verdiği cevap
karşısında öğretmen hayrete düşer ve hemen onu müdürün odasına götürür durumu
anlatır bundan dolayı cezalandırılır. Müdür sırtına sopayla yorulana kadar
vurur ama küçük Ağaç güçlüdür. Aklına Büyükanne’nin dediği ruh aklı gelir ve
hiçbir şekilde ağlamaz. Akşamları Köpek Yıldızını izler, Büyükanne ve Büyükbaba’
ya olanları anlatır kendince onlarla konuşur. Bir gün Büyükbaba’yı dışarıda
gördüğünü sanır ama emin olamaz peşinden koşar, arkasından seslenir. Gerçekten
gelen büyükbabasıdır, sarılırlar ve Küçük Ağaç eve dönmek istediğini söyler.
Büyükbaba karşı çıkmaz. Otobüsü beklerler ve beraber eve dönerler. Küçük ağaç ile
diğerleri bu durumdan memnundurlar.
İki yıl sonra patikada yürürken
büyükbabanın ayağı kayar ve düşer. Büyükbaba iyi olacağını söylemiştir ama öyle
olmamıştır. Büyükbaba ölür. Küçük Ağaç bunun olacağını biliyor ama inanamıyordur.
Büyükbabayı gizli yerine gömerler ve bundan sonra Büyükanne ile Küçük Ağaç
vardır. Tüm işleri o yüklenir ama her şey eskisi kadar iyi olmaz. Bahardan
hemen öncedir. Büyükanne sallanan iskemleyi dışarı taşımıştır ve orada
oturuyordur. Küçük Ağaç patikadan geliyordur ama Büyükanne başını kaldırıp
bakmaz, hareket etmez. Hisseder Küçük Ağaç, büyükannesi de yoktur artık. Büyükbabasının
sevdiği elbisesini giymiştir bir not yazıp göğsüne iğnelemiştir;
“
Küçük Ağaç,
Gitmeliyim. Ağaçları hissettiğin gibi
bizi de hisset. Seni bekleyeceğiz. Bir dahaki sefere daha iyi olacak. Her şey
yolunda.
Büyükannesini, büyükbabasının yanına
gömerler. Küçük Ağaç bir kış geçirir ve baharda damıtım yerine giderek bakır
kabı ve vidayı gömer. Büyükannenin viski işinden Küçük Ağaç’a bıraktığı parayı
alarak batıya doğru yola koyulur. Çiftliklerde iş arar ve çiftliklerde çalışarak
geçinir.
Yakın
zamanda arkadaşımda gördüğüm ve bu vesileyle okuduğum bir kitap. Kitabı
okumadan önce arkadaşlarımdan bazı yorumlar almıştım. Bunlar olumlu ve iyi
yöndeydi. Kitabı okumaya başladığımda biraz hayal kırıklığı yaşadım ama bunun
sebebi kitabın kötü olması değildi. Kitap bir çocuğun ağzından yazılmıştı ve bu
çocuk bir kızıl deriliydi. Alışkın olmadığım bir anlatımdı ama çok güzeldi ve
inanılmaz derecede etkiledi beni. Kitap 1970‘li yıllarda yazılmıştı. Buna
rağmen geçerliliğini koruyan bir kitap ve günümüzde bile kitaptaki çocuk
eğitimini gerçekleştiremeyen ailelerin olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Kitabı
yaşayarak okudum. Bir çocuğun saf ve temiz dünyasından hoş kesitlere yer
verilmişti. Kitapta yer yer üzüldüğüm
yerler oldu. Ki bunlar Küçük Ağaç’ın yaşamış olduğu talihsizliklerdi. İnsan ister
istemez Küçük Ağaç’ın saf ve temiz duygularına tebessüm ediyor. Küçük Ağaç’ın
doğa sevgisi, Büyükanne ve Büyükbaba ’nın bu kadar bilgili olmaları beni şaşırttı
ve kendilerine hayran bıraktılar. Küçük Ağaç’ın eğitimine bu kadar önem
vermeleri, onu hayata hazırlamaları, birbirlerine bağlılıkları örnek alınacak
cinsten. Yazarın otobiyografisi olması kitaba daha çok ilgi duymama sebep oldu.
Kitapta yaşayarak öğrenme, sorumluluk bilincini küçük yaşta aşılama, bir
çocuğun nasıl eğitilmesi gerektiği, anne- babaların çocuk eğitiminde uygulaması
gerekenleri, hayatla mücadele etmeyi çok güzel bir şekilde işlemiş. Evrensel
barışın ve dostluğun çok güzel bir şekilde işlendiği, bence bir Dünya Klasiği
olmaya aday bir kitap. Kitapta beni etkileyen diğer bir nokta ise şu sözler
oldu; “Geçmişi bilmezsen bir
geleceğin olmaz çünkü. Halkının bir zamanlar nerede olduğunu bilmezsen, nereye
gittiğini de bilemezsin”. Gerçekten kendime dersler çıkardığım bir kitap oldu. Ben Küçük
Ağaç ile tanıştığım için çok mutluyum.
Yazar
Hakkında
Forrest Carter(d. 4 Eylül
1925 -ö. 7 Haziran 1979), Kızılderili yazar. Küçük yaşta anne ve babasını
kaybeder. Büyük Babası ve Büyük Annesinin yanında yetiştirilir. Düzensiz
hayatından dolayı belirli bir okul eğitimi alamaz. On yaşında büyük Anne ve
Büyük Babasını kaybeder. Yetişkinlik yıllarında kovboy, sığırtmaç, çiftçi ve
mevsimlik işçi olarak çalışır. 45 yaşında, çocukluk hayali olan yazarlığa adım
atar. Gün yüzüne çıkan ilk kitabı Josey Wales'in Kader Dönemeci'dir. Kitabın
maliyetini kendisi üstlenmiştir. Kitap, daha sonra Delacorte/Eleanor Friede
tarafından Gone to Texas (Teksas'a Gitti) adıyla yayınlanır. İyi satar, bunda
menajeri Rhoda Weyr'in büyük katkısı vardır. Teksas'a Gitti (Josey Wales'in
Kader Dönemeci) kitabının 1976 yılında Batı Barut Kokuyor adı altında filmi
çekilmiştir. 1860-1890 Kızılderili soykırımının anlatıldığı Dağlardan Sorun
Beni, başkaldırı romanı olarak algılanır. Fakat 1976'da yazılan Küçük Ağaç'ın
Eğitimi adlı kitabı çok rağbet görür. Neredeyse bütün dünya dillerine çevrilir.
Özeti okuduğum kadarıyla güzel bir kitap. Büyükanne ve büyükbabanın bu kadar ilgili olmaları, en güzel şekilde eğitmeye çalışmaları beni etkileyen kısım oldu. Gayet güzel bir ozet olmuş. Kısa zaman da kitabı okumama isterim.
YanıtlaSilKitabın özetini okurken etkilendim.Gerçekten yaşanmış hikayeler benim hoşuma gidiyor ve zevkle okuyorum.Bu kitabı okumam gerektiğini düşünüyorum.
YanıtlaSilgerçekten yaşanmış bir hikaye değil
SilKitabın özetini okuduğum kadarıyla doğa sevgisini anlatan bir çocuğun yaşanmışlığı anlatıyor.Gerçek yaşanmış kitaplar benim ilgimi çekiyor kitap okumayı seven biri olarak bu kitabı okumak isterim.
YanıtlaSilmuhteşem bir kitap. en az 10 kişiye hediye etmişimdir. gerçekten herkesin okuması gerekir.
YanıtlaSilOğlumun öğretmeni ve sınıf anneleri ile birlikte birkaç kitap seçtik İlk sıraya da küçük ağaç kitabını koyduk... Henüz kitap elimize geçmedi ama merakımdan özetine göz atmak istedim çok duygulandım gerçek yaşanmış hikayeler beni çok etkilemiştir...
YanıtlaSil